Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir.
Tolstoy
Her şey yolunda giderken lidere pek ihtiyaç duymayız; ne zaman ki işler zorlaşır, belirsizlik artar, kritik kararlar zamanı gelir, liderlik ortaya çıkar. İşler yolunda giderken şirketi, insanı yönetmek kolaydır. Ama bazen işler yolunda gitmez, düzen bozulur. Covid’in başımıza açtıkları gibi:
Şehirde ısrarlı bir “yabancı” var, “muhteşem liderlik hikayeleri” yazmak için ortam hazır.
Amerikalı dahi yazar David Foster Wallace gerçek lider için şöyle der: “Kendi bireysel tembelliğimizin, bencilliğimizin, zayıflığımızın ve korkumuzun kısıtlarını aşmamıza yardım eden, kendi başımıza yapabileceğimizden daha iyisini başarmamızı sağlayan kişidir.” Ve ekler: “Bir liderin gerçek otoritesi, ona gönüllü olarak verdiğimiz güçtür.”
Gerçek liderlik, gönülden çalışanlar yaratır. Gönülden çalışanların verdiği güçten muhteşem hikayeler çıkar.
Gerçek Liderin 3 Zor Zaman Becerisi
Gönülden bağlılık, “çalışanın işine karşı duyduğu coşku ve adanmışlık seviyesini tanımlayan bir yönetim kavramı” olarak tanımlansa da, yazması kolay, yaşatması zor bir harman. Bağlılığı gerçekten tanımlayan şey; yani kalbimizde işe dair saklı olan fikirler, umutlar ve hayallerdir. Yeni dönemde liderlik için 3 insani odağa dikkat çekmek isterim: İçinden geçtiğimiz bu olağanüstü dönemde gönülden bağlı çalışanlar yaratarak hikaye yazacak liderlerin ihtiyacı olan 3 beceriye.
Geleceğe bakmak: Karizma, “yanılmazlığına inanılan” anlamı taşıyor. Gerçek liderlik, iyi ekip kuran, ekiplerinin kendilerini aşmasına olanak sağlayan ve bunu zor zamanlara rağmen sürdürülebilir olarak yapan kişilerin işi. Ancak bunu yaparken bugünün kaosundan çıkıp uzağa bakmak lideri farklılaştırıyor. Amaca odaklamak, şeffaflıkla çalışanların durumdan kendilerine pay çıkarma ve sorumluluk alma duygusunu arttırmak karizma değil de nedir? Yani yönü siste belirlemek, inandırmak ve pusula olmak.
Sürekli öğrenme ve kolektif bilinç: Liderlik ve takım olma konusundaki araştırmalarıyla “bağlılık” konusuna değerli katkılar sunan Amy Edmonson günümüz iş dünyasında bilinmeyenle baş edebilmek için birlikte öğrenmeye, takımın güvenle konuştuğu bir ortam sağlamaya dikkat çekiyor ve kolektif bilince inanan, egosunu yöneten liderliğin zamanının geldiğine işaret ediyor. Doğru söze ne denir, yaşamı değerli kılan sadece güzellikleri değil, zorluklarının verdiği enerjiyle kendi liderliğini dönüştürebilme becerisidir.
Bu beceri, hiç bu kadar önemli olmamıştı.
Yaratıcılığı yönetmek: Yaratıcılık kısıtlar altında gelişir. Nobel ödüllü Kahneman, “Hızlı ve Yavaş Düşünmek” kitabında, zihnimizde 2 farklı yazılımın yer aldığından söz eder. Düzenek 1; hızlı çalışır, az dikkat gerektiren işlerden sorumludur. Bu sezgisel, kısa yol ne zaman sıradışı veya tehlikeli bir şey hissetse Düzenek 2 hemen duruma yardımcı olmak üzere devreye girer. 2. Düzenek, düşünce dediğimiz, yavaş ve istemli, izlenim ve sezgileri değerlendirme becerisine sahiptir. Her şey yolunda giderken tembellik eden Düzenek 2, gerçek çalışma motivasyonunu krizde bulur. Zor zamanlar potansiyeli ortaya çıkarmak, gerçek performansı yakalamak için -yeniden şekillendirmek için fırsat sunar. Liderlere düşen ekiplerinde Düzenek 2’yi devreye alacak çalışmalar yapmak, ekibin yaratıcılığını diri tutmak ve bunu yeni iş modellerine dönüştürmek.
Liderlerin özündeki gücü ortaya çıkardığı, yapılanların akıl ve kalplerde iş hayatının gelecek güneşli günlerine örnek oluşturacağı zamanlar. Her soruna ve karara insan çerçevesinden bakan yeni liderler zamanına hoş geldiniz.